//Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına Açık Mektup

Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına Açık Mektup

Sayin Başbakan Erdoğan 2 Ekim 2013 tarihinde yapılan OECD Eğitim Bakanları Gayri-Resmi Toplantı’açılışında, özel okullarda arzu edilen anadilde eğitim yapılabilmesinin yolunu açarak, bu alanda Türkiye’yi pek çok Avrupa ülkesinin dahi önüne geçiren bir reformu hayata geçirdiklerini söyledi.

Avrupa ülkelerinde yaklaşık 5 milyon Türkiye kökenli insanın yaşadığına dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti:
“Yarım yüzyılı aşkın bir süredir emekleriyle alın terleriyle yaşadıkları ülkelerin ekonomilerine katkı veren bu insanlarımız, artık büyük ölçüde Avrupa’da yerleşik hale geldi. Ancak bu vatandaşlarımızın çok büyük bir bölümü, tüm taleplerine ve uğraşlarına rağmen anadilde eğitim hakkını elde edemediler. Avrupa ülkelerinden ki bu ifade ettiğim konu Avrupa Birliği müktesebatının içinde vardır, verilmesi lazım bu hak. Avrupa Birliği müktesebatında olmasına rağmen bu hak maalesef kendilerine teslim edilmemiştir. Biz ise şu anda Avrupa ülkelerinden bu konuda Türkiye’yi örnek almalarını sağlayacak bir adımı atmış bulunuyoruz.”

Sayın Başbakan,

OECD Eğitim Bakanlarına karşı söylediğiniz bu sözleri hayretle ve üzüntüyle izledik.
Her şeyden önce anadil eğitimi ile anadilde eğitim kavramlarını doğru kullanmanız gerekir. Ikisininin arasindaki fark ‘de’takisinin cok otesinde bir anlam tasimaktadir. Anadil egitimi, kisinin anadilinin egitimidir. Yani Turkce, Kurtce, Ingilizce, Almanca gibi. Anadilde egitim ise butun derslerin, yani Sosyal Bilgiler, Tarih, Fizik ve diger tum derslerin kisinin anadilinde egitimini kapsar.

Konuşmalarınızdan, Bakanlarınızın ya da bürokratlarınızın sizi yanlış bilgilendirdiği anlaşılmaktadır. Yanlış bilgilerle dünya kamuoyu önünde itibar kaybediyorsunuz. Sadece itibar kaybetmekle kalmayıp Avrupa’da yaşayan yaklaşık 5 milyon Türkiye kökenlinin mücadelesine de zarar veriyorsunuz.

‘Demokrasi paketi’ adını verdiğiniz açıklamalarınızda, Kürtlere kendi anadillerinde özel okullarda paralı eğitim öneriyorsunuz. Bunun ne kadar ‘demokratik’ bir yaklaşım olduğu ayrıca tartışılacaktır. Esas sorun, bu düşüncenizi dayanak göstererek Avrupa Eğitim Bakanlarına Türkçe ana dilinde eğitim hakkı vermediklerini söyleyerek eleştiriyor, onlara demokrasi dersi vermeye kalkısiyorsunuz.

Türkiye kökenli göçmenlerin konumuyla, Kürt halkını veya Türkiye’de yaşayan diğer halkların konumunu nasıl karşılaştırıyorsunuz, anlamak mümkün değil. Onlar Türkiye’nin yerleşik kadim halklarıdır. Bizler ise göçmen işçiler ve aile fertleriyiz. Birçoğumuz bulunduğumuz ülkenin vatandaşlığını aldı ve buralara yerleşti ama bu göçmen statümüzü değiştirmiyor.
Avrupa ülkelerinde anadil derslerini, yani dil derslerini özel okullarda almak mümkündür. OECD Eğitim Bakanları size konuşmanız sırasında gülümsemedilerse bu sadece onların nezaketini gösterir.

Biz Türkiye kökenli Avrupalı göçmenlerin bulunduğumuz ülkelerde özel okullarda paralı olarak Türkçe anadil dersi talebi bulunmamaktadır. Bu hak yasal olarak zaten vardır.

Bizim bugun icin somut olarak istemimiz sudur: Devlet okullarında parasız olarak seçmeli anadil dersi talep ediyoruz. Bu talebimiz basit bir siyası söylem olmayıp, dayanağını temel insan hakları sözleşmelerinden alır. Anadil eğitimi hakkı temel insan haklarındandır.

Sayın Başbakan,

Tam da sizin Kürt halkına özel okullarda paralı olarak anadilde eğitim vaadinde bulunduğunuz sırada, Hollanda’da yaşayan Türkiye kökenliler anadili eğitimi hakkı için dünyada eşi benzeri görülmemiş bir mücadele veriyordu. Anadili eğitimi hakkı için Hollanda Hükümetine karşı açtığımız dava, Avrupa’da ve Dünya’da ilk davadır. Hollanda’daki Türkiye kökenlilerin tamamı belki de ilk kez bir araya gelerek bu davaya tam destek vermiştir. 50 binin üzerinde imza toplanmıştır. Demokrasinin gereği olarak, bu imzalar sonucunda bu talebimiz davadan ayrı olarak Hollanda Parlamentosu’nda görüşülecektir.

30 Eylül 2013 Pazartesi sabahı sizin anadilde eğitim için söylediklerinizle, aynı saatlerde Hollanda Hükümetinin Den Haag Mahkemesinde anadili eğitimi için söyledikleri örtüşüyordu. Hollanda Hükümeti bize, çocuklarınıza Türkçe öğretmek istiyorsanız özel kurslar açın, paralı eğitim verin, biz buna karışmayız diyor. Sizin istediğiniz de bu, ne kadar tesadüf değil mi? Bu yetmedi aynı düşüncenizi OECD Eğitim Bakanlarına karşı da söylediniz. Hollanda’nın Eğitim Kültür Bilim Bakanı da orada değil miydi?

Açıklamalarınız için size teşekkür etti mi?

Sayın Başbakan,

Avrupa’da ve Dünya’da ilk kez görülen anadili eğitimi hakkı davasına ne kadar zarar verdiğinizi görmüyor musunuz? Bizler bulunduğumuz ülkelerin Hükümetlerine karşı mücadele verirken, aynı mücadeleyi Türk Hükümetlerine karşı da vermek istemiyoruz. Bizler kendi olanaklarımızla bu davayı bu aşamaya kadar getirdik. Bu süreçte Hükümetinizin hiçbir desteği olmamıştır. Bu ilk mücadelemiz değil. Bundan öncede Avrupa’daki haklarımız için çok güçlü mücadeleler verdik. Kazandık. Yeter ki engel olmayın.

Avrupa’daki Türkiye kökenlilerin Türkiye kaynaklı çok sayıda sorunu olduğunu sizler çok iyi biliyorsunuz. Avrupa Hükümetleri ile Hükümetler düzeyinde ele alınması gerekli çok sayıda konu olduğu gibi. Her iki düzlemde de sizlerden taleplerimizi Hollanda ziyaretiniz sırasında size ilettik. Size kadar ulaşmadıysa da Bakanlarınıza, bürokratlarınıza ulaştı taleplerimiz. Burada tekrarlamayacağız. Bildiğimiz bu güne kadar bu taleplerimize hiçbir yanıt alamadığımızdır.
Sayın Başbakan,

İzin verirseniz sizinle bir konuda anlaşmak istiyoruz. Avrupa’da yaşayan Türkiye kökenliler üzerinden artık siyaset yapmayınız. Türkiye Devleti ve kurumları Avrupa’da yaşayan her kesimden, siyasi düşünceden, farklı dünya görüşleri olan kişiler ve bunların oluşturduğu Sivil Toplum Örgütlerine eşit mesafede olmalıdır. Ama maalesef siz bunu yapmiyorsunuz. Sadece sizin partinize ve siyası yaklaşımlarınıza yakın olanlara verdiğiniz destek, bizim bir butun olarak butun Turkiyeliler icin verdigimiz esit haklar mucadelesine zarar vermektedir.

Sizden ihsan istemiyoruz, golge etmeyin yeter.

Saygılarımızla,

HTIB,Genel Baskani
Mustafa Ayranci
HOLLANDA TURKIYELI ISCILER BIRLIGI