//Başbakan Recep Tayyp Erdoğan’a Sunulmak Üzere Rapor

Başbakan Recep Tayyp Erdoğan’a Sunulmak Üzere Rapor

TÜRKİYE CUMHURİYETİ BAŞBAKANI
SAYIN RECEP TAYYİP ERDOĞAN’A
SUNULMAK ÜZERE
HOLLANDA TÜRKİYELİ İŞÇİLER BİRLİĞİ
TARAFINDAN HAZIRLANMIŞ
RAPOR

SORUNLAR 

DEĞERLENDİRMELER

 BEKLENTİLER

 

AMSTERDAM, 21 MART 2013

İÇİNDEKİLER

1. AB KOMİSYONUNUN, 3/80 SAYILI ORTAKLIK KONSEYİ KARARI YERİNE GEÇMESİ İÇİN TÜRKİYE’YE ÖNERDİĞİ ORTAKLIK KONSEYİ TASLAĞI GÖRÜŞÜLMEMELİDİR

2. 3/80 SAYILI ORTAKLIK KONSEYİ KARARI, AVRUPA BİRLİĞİ ÜLKELERİNİN TAMAMINDA ETKİLİ BİR ŞEKİLDE UYGULANMALIDIR

3. 1/80 SAYILI ORTAKLIK KONSEYİ KARARI, AVRUPA BİRLİĞİ ÜLKELERİNİN TAMAMINDA ETKİLİ BİR ŞEKİLDE UYGULANMALIDIR

4. GERİ KABUL ANLAŞMASI KABUL EDİLEBİLİR BİR METİN DEĞİLDİR

5. TÜRKÇE ANA DİLİ EĞİTİMİNİN HOLLANDA’DA İLKOKULLARDA SEÇMELİ DERS OLARAK VERİLMESİ SAĞLANMALIDIR

6. YURTDIŞINDAKİ SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİNİN ÇALIŞMALARINA SAĞLANAN MALİ DESTEĞİN DAĞITIMI ADİL OLARAK SAĞLANMALIDIR

7. KORUYUCU AİLE KONUSUNDA YAPILAN AÇIKLAMALAR TÜRK ÇOCUKLARINA VE TÜRK TOPLUMUNA HİZMET ETMEMEKTEDİR

8. DÖVİZLE ASKERLİK BEDELLERİ GENÇLERİ VATANDAŞLIKTAN ÇIKMAYA ZORLAMAKTADIR

9. BEDELLİ ASKERLİK VE MAVİ KART UYGULAMASI İLİŞKİLENDİRİLMELİDİR

10. PASAPORT ÜCRETLERİ, PASAPORTUN MALİYETİ DÜZEYİNE ÇEKİLMELİDİR

11. SOSYAL GÜVENLİK KURUMU, YURTDIŞI HİZMET BORÇLANMASI YAPARAK EMEKLİ OLANLAR İÇİN MAHKEME KARARLARINI UYGULAMALIDIR

1. AB KOMİSYONUNUN, 3/80 SAYILI ORTAKLIK KONSEYİ KARARI YERİNE GEÇMESİ İÇİN TÜRKİYE’YE ÖNERDİĞİ ORTAKLIK KONSEYİ TASLAĞI GÖRÜŞÜLMEMELİDİR

 Avrupa Birliği Komisyonu’nun hazırladığı ve Bakanlar Konseyince 6 Aralık 2012 tarihinde AB Pozisyon Belgesi olarak kabul edilen metin, Türkiye’ye müzakere için sunulmuştur. Metin, 3/80 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı (OKK)’nın çok gerisindedir.

14 Aralık 2013 tarihinde Avrupa Parlamentosunda “Göçmenlerin Entegrasyonu ve Sosyal Güvenliğin Koordinasyonu” başlıklı bir Rapor kabul edilmiştir. Rapora, AP Hollanda Milletvekili Emine Bozkurt’un girişimiyle “Ortaklık Anlaşmalarından kaynaklanan ve Avrupa Adalet Divanınca geliştirilen hakların korunacağına dair” bir paragraf eklenmiştir.

 Avrupa Parlamentosu, kabul ettiği bu Raporla Türk vatandaşlarının Ortaklık Hukukundan kaynaklanan haklarının korunacağının güvencesini vermiştir. Durum böyle iken, Türk Hükümeti hiç bir şekilde AB Komisyonunun teklifini pazarlık konusu yapmamalı, bu metni müzakere etmemelidir.  

2. 3/80 SAYILI ORTAKLIK KONSEYİ KARARI, AVRUPA BİRLİĞİ ÜLKELERİNİN TAMAMINDA ETKİLİ BİR ŞEKİLDE UYGULANMALIDIR 

Hollanda’daki Türklerin Avrupa Adalet Divanı’nda 26 Mayıs 2011 tarihinde kazandığı bir dava sonucunda, AB üyesi ülkelerden Türkiye’ye transfer edilen sosyal güvenlik ödeneklerinin hiçbir kesintiye tabi tutulmadan ödenmesi gerekmektedir. Bu gün bir çok AB ülkesi bu kurala uymamaktadır.

Hollanda, Türkiye’ye transfer edilen sosyal güvenlik ödeneklerinde 1 Ocak 2013 tarihinden itibaren % 40 oranında kesinti yapmıştır. Bu kesinti kararlarına karşı bireysel olarak mücadele edilmektedir. Sivil Toplum Örgütleri bu mücadeleyi desteklemektedir.

Ancak, Türk Hükümeti, AB Komisyonuna başvurarak başta Hollanda’nın yaptığı kesintilerin durdurulmasını ve 3/80 sayılı OKK’nın tüm AB üyesi ülkelerde etkili bir şekilde uygulanmasını talep etmelidir.

3. 1/80 SAYILI ORTAKLIK KONSEYİ KARARI, AVRUPA BİRLİĞİ ÜLKELERİNİN TAMAMINDA ETKİLİ BİR ŞEKİLDE UYGULANMALIDIR

1/80 sayılı OKK’nın “sosyal hükümler” başlıklı bölümü Türk işçilerine ve aile fertlerineistihdam, serbest dolaşım (vize muafiyeti), aile birleşimi, eğitim gibi çok geniş alanda çok güçlü güvenceler sağlamaktadır.

Türk işçileri ve aile bireyleri Ortaklık Hukukundan kaynaklanan haklarını ancak hukuk mücadelesi ile kullanabilmektedir. AB üyesi ülkeler Ortaklık Hukukundan kaynaklanan haklarımızı teslim etmediği gibi AB Komisyonu da bu konuda herhangi bir çalışma yapmamaktadır.

Türk Hükümeti, Türk vatandaşlarının Türkiye AB Ortaklık Hukukundan kaynaklanan haklarının somut olarak belirlenmesi ve bunların AB üyesi devletlerde uygulanma durumunun tespit edilmesi için Türk Sivil Toplum Kuruluşlarının toplayacağı uluslararası bilimsel bir Konferans için destek sağlamalıdır.

Türk Hükümeti, Konferans çıktılarıyla AB Komisyonuna Ortaklık Hukukundan kaynaklanan hakların tüm AB üyesi ülkelerde etkin bir şekilde uygulanması için başvurmalıdır.

Yeni hak arama mücadelesi sadece bireysel başvurularla değil, Türk Hükümetinin AB nezdindeki aktif girişimleriyle ve Sivil Toplum Örgütlerince yapılmalıdır.

4. GERİ KABUL ANLAŞMASI KABUL EDİLEBİLİR BİR METİN DEĞİLDİR

Geri Kabul Anlaşmasının hükümleri, Türkiye veya Avrupa Birliği üyesi devletlerden birinin topraklarına girme, burada bulunma veya ikamet etme şartlarını taşımayan veya kayıp etmiş kimseler için geçerlidir. Bunun anlamı çok açıktır. AB ülkelerinde yasal olarak ikamet eden her Türk vatandaşı, çifte vatandaş veya bulunduğu ülkenin vatandaşlığını almış her Türk kökenli kişi bu anlaşmanın kapsamındadır.

Sınırdışı edilen Türk vatandaşının evli olmayan çocukları ve eşide (Türk vatandaşı olup olmadığına bakılmaksızın) oturum hakkı sınırdışı edilen kişiye bağlı ise onlar da sınırdışı edilecektir.

Geri Kabul işlemlerinin tamamlanmasında faks ve e-posta ile verilen bilgiler kanıt sayılacaktır.

İdarenin ikamet, bulunma, çalışma koşullarını yerine getirmediğini iddia ettiği Türk vatandaşları 1/80 sayılı OKK’ında yer alan güvencelerden yararlanabilmektedir. ABAD’ın bu yönde verdiği onlarca karar vardır. Geri Kabul Anlaşmasından sonra 1/80 sayılı OKK bu tür hak arayışları için uygulanamaz hale gelecektir. Zira önce sorgusuz sualsiz sınır dışı, sonra sınırdışından (Türkiye’den) AB mahkemelerinde hak arayışı. Bunun uygulamada yapılabilirliğine inanmak hayalciliktir.

Anlaşmada, Türkiye AB Ortaklık Hukukuna, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi Sözleşmelerine yapılan atıflar da yukarıdaki gerekçeyle herhangi bir güvence sağlamamaktadır.

Geri Kabul Anlaşması, Türkiye’nin taraf olduğu BM Tüm Göçmen İşçiler ve Aile Fertlerinin Haklarının Korunması Hakkındaki Sözleşmeye açıkça aykırıdır.

Geri Kabul Anlaşması vize muafiyetinin karşılığı değildir, olmamalıdır. Vize muafiyeti için emekler, Türkiye AB Ortaklık hukukunun tam olarak uygulanmasını sağlamada yoğunlaştırılmalıdır.

Geri Kabul Anlaşması geri bir adımdır, hiç bir zaman imzalanmamalıdır. 

5. TÜRKÇE ANA DİLİ EĞİTİMİNİN HOLLANDA’DA İLKOKULLARDA SEÇMELİ DERS OLARAK VERİLMESİ SAĞLANMALIDIR 

Hollanda Hükümeti 1998 yılında almış olduğu bir kararla yeni önceliğinin yabancıların entegrasyonu olduğu açıklamış, bu politikasını uygulamaya geçirmek üzere 2004 yılında ilkokullarla ilgili yasada değişiklik yapılarak diğer dillerde eğitim için mali desteğini kesmiştir. Bu tarihten sonra göçmen işçilerin anadili eğitimi Hükümet tarafından desteklenmemiştir.

HTIB ana dili eğitimini temel insan hakları arasında görmektedir. HTIB Türkçe ana dili derslerinin ilkokullarda ücretsiz olarak yeniden öğretilmesini sağlamak amacıyla 5 Mart 2013 tarihinde Hollanda Eğitim Bakanlığına karşı dava açmıştır.

HTIB tarafından açılan dava, Milli Eğitim Bakanlığı ve Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığınca ne hukuki ne de mali olarak desteklenmiştir.

Hollanda’da Türkçe ana dili eğitimi ilkokullarda 2004 yılından bu yana verilmemektedir. HTIB’in anadili eğitimi için yasal süreç başlatacağını açıklamasından sonra, Dışişileri Bakanlığı uzaktan Türkçe eğitimi projesi geliştirmiş, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı yurtdışında Türkçe ana dili eğitimi için 4 milyon TL kaynak ayırdığını ve bu kaynağı kar amacı gütmeyen sivil toplum kuruluşlarına kullandıracağını açıklamıştır.

Bu girişimler doğaldır ki HTIB tarafından başlatılan yargı sürecini olumsuz anlamda etkileyecektir.

Herşeyden önce eğitim yeri okuldur. Ana dili eğitimi ilkokullarda verilecektir. Okul dışında mekanlarda bilimsellikten uzak ana dili eğitimi, sağlıklı nesillerin oluşmasına katkı sağlamayacaktır. Amacımız çocuklarımızı okuldan uzaklaştırmak değil, tam tersine okulda tutmak olmalıdır.

HTIB, Türk Hükümetinden bu süreçte davayı olumsuz etkileyecek açıklamalardan uzak durmasını talep etmektedir. Bu dava ile ilgili olarak geldiğimiz aşamada herhangi bir hukuki veya mali destek talebimiz bulunmamaktadır.

6. YURTDIŞINDAKİ SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİNİN ÇALIŞMALARINA SAĞLANAN MALİ DESTEĞİN DAĞITIMI ADİL OLARAK SAĞLANMALIDIR 

Türk Hükümeti önceki yılların aksine, yurtdşındaki sivil toplum örgütlerinin çalışmalarınıYurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı vasıtasıyla mali bakımdan desteklemektedir. Bu memnuniyet verici bir gelişmedir.

Bununla birlikte Türkler İçin Danışma Kurulu (IOT) tarafından geliştirilen ve AB’de yaşayan Türklerin tamamını hayati derecede ilgilendiren Türkiye AB Ortaklık Hukuku üzerine bir Konferans projesi ile HTIB’in anadili eğitimi davası için talep ettiği çok küçük mali destek karşılık bulmamıştır.

Yurtdşındaki Türk toplumu arasında kaynak paylaşımı ve destek bakımından bir ayrımcılık yapıldığı fikri oluşturulmamalıdır.

Projeleri içerik ve önemine göre değerlendirilmelidir.

7. KORUYUCU AİLE KONUSUNDA YAPILAN AÇIKLAMALAR TÜRK ÇOCUKLARINA VE TÜRK TOPLUMUNA HİZMET ETMEMEKTEDİR

Son dönemde  Türk siyasetçi ve bürokratlarının Hollanda’da koruyucu aile konsunda yaptıkları açıklamalar, koruma altında bulunan çocuklar, koruyu aileler ve Hollanda Türk toplumu için hiçbir yarar sağlamamıştır.

Konu hakkında yapılan açıklamalar koruyucu aile sisteminin dışına taşmış, insanlar arasında din, dil, cinsiyet, seks bakımından ayrımıcılık içeren açıklamalar halini almıştır. Açıklamalar bundan sonraki süreçte koruyucu aile bekleyen Türk kökenli çocuklar için de olumsuz sonuçlar doğuracaktır. Tartışmalar Türk ve Hollanda toplumunu hassas konularda karşı karşıya getirmektedir.

Konu gündeme bu şekilde taşınmadan, çocuk hakları alanındaki uluslararası sözleşmeler ifade edilerek, Türk kökenli çocukların koruyucu aileye verilirken kültürel değerlerinin dikkate alınması talep edilebilirdi.

Türk Hükümeti yetkilileri yurtdışındaki Türk toplumuna yönelik olarak yaptıkları açıklamaların, yurtdışındaki Türkler arasında, Türklerle diğer yabancılar ve bulunulan ülkenin vatandaşları arasında huzursuzluk yaratmamasına özen göstermelidir.

8. DÖVİZLE ASKERLİK BEDELLERİ GENÇLERİ VATANDAŞLIKTAN ÇIKMAYA ZORLAMAKTADIR 

Askerlik Kanunu uyarınca, yabancı ülkelerde oturma veya çalışma izni sahibi olarak, çalışan Türk vatandaşları askerlik hizmetinden muaf tutulmak için 10.000.- Euro ödemeleri gerekmektedir.

Gençlerimizin arasında işssizlik oranı oldukça fazladır. Çalışanlar ise genellikle düşük ya da ortalama ücretlerle çalışmaktadır. Türkler arasında refah düzeyinin yüksek olduğunu ifade etmek neredeyse imkansızdır.

Sosyal yardım alan bir ailenin bireyi olan bir kimsenin bir oğlu için 10.000.- Euro’yu ödemesi ise hem pratik hem de teorik olarak mümkün değildir. Kaldı ki birden fazla oğlu olanların bu miktarları ödemeleri hiç mümkün değildir. Böyle bir ödeme, ailenin almakta olduğu sosyal yardım ile ilgili soruşturma sebebi olacaktır.

Bu koşullar altında askerlik ödemesini yapamayan gençler Türk vatandaşlığından çıkmayı tercih etmektedir. Bu, süreç içinde giderek ağırlaşan bir sorundur.

Yurtdışında ikamet etmekte olan Türk vatandaşlarının askerlikten muaf tutulmaları için dövizli askerlik uygulaması kaldırılmalıdır. Bunun mümkün görülmemesi halinde bedel ödenebilir düzeylere çekilmelidir.

9. BEDELLİ ASKERLİK VE MAVİ KART UYGULAMASI İLİŞKİLENDİRİLMELİDİR

Bilindiği gibi Türkiyede askerlik hizmeti yapma çağına gelmiş Türk vatandaşı gençlerin uygulamada üç seçenekleri bulunmaktadır.

1. Normal geçerli süre için Türkiye’ye gidip askerlik yapmak

2. Bedelli askerlikten yararlanmak ve

3. Vatandaşlıkdan çıkıp Mavi Kart uygulamasından yararlanıp askerlik yapmamak.

Bu günün sosyal ve mali koşulları ağır olan dönemde gerek iş yerinden ayrılamamak gerekse ağır mali borç altına girmemek için gençlerimiz sözünü ettiğimiz Mavi Kart uygulamasından yararlanarak vatandaşlıktan izinli çıkmayı tercih etmektedirler. Bu olanakdan yararlanmak içinde askerlik yasası gereği yaşının geçmemiş olması yani kaçak durumuna düşmemiş olması şartı aranmaktadır.

Sözünü ettiğimiz Mavi kart  06.07.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5203 Sayılı Kanun ile uygulanmaya başlamıştır.

Bu uygulama yürülüğe girmeden önce askerlik hizmeti yapma zamanı gelmiş olanların bu seçeneği bulunmamaktaydı. Kimisi kendi isteğiyle vatandaşlıkdan çıkma başvurusu yapmış ve Hollanda vatanşalığına geçmiş ancak askerlik yapmadıkları için Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlıkları ‘kaybettirilmiş’ dir.

Bazıları ise vatandaşlıkdan Türkiye ile bağlarını koparmamak için Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkmak istememiş ama yaşları geçtiğinden ‘asker kaçağı’ durumuna düşmüş ve yıllardır manevi bağları devam etmekle birlikte Türkiye ile fiziki bağları mecburen kesilmiştir.

Çoğunun mali olanakları olmadığından ve bu durum hala sürdüğünden, sosyal ve iş ortamının müsait olmamasından son bedelli askelik uygulamasından da yararlanmaları mümkün olmamıştır.

Mavi Kart uygulaması olan 06.07.2004 tarihinden önce mağdur durumda olup Mavi Kart alma fırsatı elde edememiş, bazılarının yaşları 50’yi geçmiş çok sayıları kişiye,  bir defaya mahsus olmak üzere, istekleri ve konsolosluklara başvurmaları üzerine, askerlik yapmış olma koşulu aranmadan Mavi Kart verilmesi talep edilmektedir.

Bu olanağın sağlanmasıyla büyük bir sorun ortadan kalkmış olacak, Mavi Kart öncesi ve sonrası uygulamaları arasındaki farklı durum ortadan kaldırılarak insanlarımız rahatlamış olarak yaşamlarını gerekirse Türkiye’de sürdürme olanağını yakalamış olacaklardır.

10. PASAPORT ÜCRETLERİ, PASAPORTUN MALİYETİ DÜZEYİNE ÇEKİLMELİDİR 

Türk vatandaşları, Türk pasaportları için Dünyada en yüksek pasaport ücretlerinden birisini ödemektedir. Bu maliyet, örneğin üç çocuklu bir aile için oldukça yüksek düzeylere ulaşmaktadır.

Türkiye’nin de taraf olduğu Avrupa Konseyi Sözleşmelerinden Göçmen İşçilerin Hukuki Statüsü Hakkında Sözleşmeye göre, pasaportlar ya “ücretsiz” olacak ya da en fazla “idari maliyeti” kadar olacaktır.

Türk Hükümetinin, Avrupa Konseyine karşı taahhütlerine uyup, pasaport bedellerini en fazla “idari maliyeti” düzeyine çekmesi beklenmektedir.

11. SOSYAL GÜVENLİK KURUMU YURTDIŞI HİZMET BORÇLANMASI YAPARAK EMEKLİ OLANLAR İÇİN MAHKEME KARARLARINI UYGULAMALIDIR 

Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı, yurtdışında geçen hizmet süresi ve/veya ikamet süreleri karşılığında hizmet borçlanması yapan Türk vatandaşlarına gerekli diğer koşulları sağlaması halinde emekli aylığı bağlamaktadır.

Ancak emekliliğe yetecek hizmet borçlanması süresi, buna bağlı olarak borçlanma tutarı ve borçlanma sonrasında bağlanacak aylık miktarı, SSK veya Bağ-Kur’a tabi olma kişilerin her bir işlem için SGK’na karşı dava açıp açmamasına göre farklılık göstermektedir.

Aynı konuda yüzlerce Yargıtay kararı olmasına rağmen SGK yargı kararını yaygınlaştırarak uygulamamaktadır.

Ya, SGK yargı kararlarını yaygınlaştırarak uygulamalıdır ya da yürütme mevuatı yargı kararlarıyla uyumlu hale getirmelidir. Bizce en doğru yöntem hak kazanmak için gerekli tüm koşulları yerine getirenlerin hakları yargı kararı aranmaksızın SGK tarafından doğrudan verilmesidir.

Saygılarımızla,

Mustafa Ayrancı

Türkiyeli İşçiler Birliği Genel Başkanı

 

DAĞITIM:

Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı

Sayın Recep Tayyip Erdoğan

 

Başbakan Yardımcısı

Sayın Bekir Bozdağ

 

Dışişleri Bakanı

Sayın Ahmet Davutoğlu

 

Avrupa Birliği Bakanı

Sayın Egemen Bağış

 

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı

Sayın Faruk Çelik

 

Milli Savunma Bakanı

Sayın İsmet Yılmaz

 

Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan tüm siyasi partiler

AKP, CHP, MHP, BDP