Türkiye, adım adım faşizme doğru!..

Bir ülke düşünün ki, tanınmış muhalif bir gazeteci sokak ortasında linç edilmeye çalışılıyor ve yaklaşık 25 kişi olduğu tahmin edilen saldırganlardan hiç kimse yakalanamıyor!

Bir ülke düşünün ki, tutuklu gazeteci sayısı itibariyle dünyada birinci sırada yer alıyor.

Bir ülke düşünün ki, en basit bir ifade verme süreci için insanların evleri gece yarısı basılıyor ve yaka paça gözaltına alınıyor.

Bir ülke düşünün ki, kişi herhangi bir suçtan beraat ediyor ama mahkemeden hapishaneye giderken yolda yeni bir suç dosyası açılıyor ve yeniden tutuklanıyor.

Bir ülke düşünün ki, hakkınızda herhangi bir dava açılmadan ve ne ile suçlandığınızı bilmeden gözaltına alınıyorsunuz ve aylarca, hatta yıllarca tutuklu kalıyorsunuz.

Bir ülke düşünün ki, sokakta yürürken sivil kişiler tarafından gözaltına alınıyorsunuz, bilinmeyen bir mekanda işkenceye ve sorguya tabi tutuluyorsunuz ve günler sonra uzak bir mekanda serbest bırakilyorsunuz.

Bir ülke düşünün ki, terörizmle suҫlanarak kimliği belirsiz kişiler tarafından kaçırılıyorsunuz ve sonra helikopterden aşağı atılıyorsunuz. Ve bir ülke düşünün ki, o ülkenin cumhurbaşkanı, kendisini eleştiren 64 bin kişi aleyhinde dava açıyor.

Evet, bu çağda, bu dünyada böyle bir ülke var ve ne yazık ki bu ülkenin adı Türkiye’dir. İşte bu ülkede son günlerde haksız ve hukuksuz yeni uygulamalara imza atıldı.

Mecliste temsil edilen üçüncü büyük parti olan Halkların Demokratik Partisi (HDP) hakkında Anayasa Mahkemesi’nde dava açıldı. Altı milyon seçmenin oyunu alan bu partinin 687 yöneticisi hakkında kovuşturma başlatıldı.

Ayrıca, bu partinin milletvekili olan ve insan halkları aktivısıtı olarak tanınan Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun dokunulmazlığı attığı bir retwit nedeniyle kaldırıldı ve iki yıllık mahkumiyeti onaylandı. Bunun yanında bu partiye ait çok sayıda milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılması için parlamentoya onlarca dosya sevk edilmiş durumda.

Bir önceki seçimde HDP’nin kazandığı belediye başkanlarının çoğu zaten tutuklanmış ve yerlerine devlet memurları atanmış durumdaydı. Açıktır ki Erdoğan, HDPii işlevsizleştirip, siyasi arenanın dışına atmak istiyor.

Bunun tek bir nedeni var: Erdoğan, geçen seçimde kendisini desteklemeyip, muhalif blokun önemli kentlerdeki belediye başkanlıklarını kazanmasını sağlayan HDP’yi cezalandırmak istiyor. İkinci amacıysa, muhalif bloku parçalamak ve önümüzdeki seçimde tekrar seçilebilmek.

Çünkü Erdoğan’ın popülaritesi oldukça düşmüş vaziyette ve bugün seçim yapılsa başkanlığı kazanmaktan oldukça uzak bir konumda. Ekonominin bozukluğu ve yaşanan sosyal, siyasi ve uluslararası sorunlar nedeniyle süreci ters çevirmesi olanaksız görünüyor.

Bu nedenlerle faşist bozkurtların partisi MHP ile ittifak kurmak zorunda kaldı ve ülkeyi birlikte bir cehenneme çevirdiler.

Görünen o ki, Erdoğan ve ittifak yaptığı bozkurtların başı Bahçeli iktidarı bırakmamak için her yola başvurmaya kararlı görünüyorlar. Ülkeyi kamplaştırmak, iç karışıklıklar çıkarmak, bu yolla devletin kolluk kuvvetleriyle terör estirmek, hatta gerekirse herhangi bir ülkeyle savaşa girişmek dahil her türlü yönteme başvurabilecekleri anlaşılıyor.

Bu durumda demokratik güçlere düşen görev tüm muhalif güçleri harekete geçirerek Erdoğan ve ortağının planlarını boşa çıkarmak olmalıdır. Bugün HD’P’ye yapılanın yarın başkalarına da yapılabileceği unutulmamalıdır.

Bize düşen görev ise Türkiye’deki demokrasi güçleriyle dayanışmaya her zamankinden fazla önem vermek ve uyanık olmaktır. Unutmamak gerekir ki, Türkiye’nin demokratikleşmesi bizim için bir ilke sorunudur ve buradaki yaşamımızla doğrudan ilintilidir.

Bu nedenlerle Erdoğan’ın ve ortağı Bahçeli’nin muhaliflere, özellikle Kürtlere ve HDP’ye yönelik anti-demokratik,faşist baskılarına ‘hayır’ diyoruz ve Türkiye’deki tüm demokratik güçlerle dayanışma içerisinde olduğumuzu bir kez daha yüksek sesle haykırıyoruz. Türkiye’de faşizme geçit yok!