//Amsterdam’da 15 Temmuz darbe öncesi ve sonrası Türkiye’de neler oluyor? konulu program yapıldı

Amsterdam’da 15 Temmuz darbe öncesi ve sonrası Türkiye’de neler oluyor? konulu program yapıldı

AMSTERDAM

Başkent Amsterdam’da Hollanda Türkiyeli İşçiler Birliği (HTİB) organizesi ile, Amsterdam’da 15 Temmuz darbe öncesi ve sonrası Türkiye’de neler oluyor? konulu program yapıldı.

Hollanda Türkiyeli İşçiler Birliği HTİB’in Amsterdam’daki lokalinde gerçekleşen toplantıya, Türkiye’den iki gazeteci, yazar Hayko Bağdat ve İsmail Saymaz katıldılar.

HTİB BAŞKANI AYRANCI VE EKİBİNE TEŞEKKÜR

Gazeteci İsmail Saymaz, Hollanda’da HTİB başkanı Mustafa Ayrancı’nın şahsında dernek yönetiminde ki herkese teşekkür etti. Saymaz ” Hollanda’da ki Türkiye toplumuna katkılarından ötürü, HTİB nezdinde onur duydum. Keşke bunu Türkiye kamuoyu ve Türkiye devleti de bunu bilse ve hakkını teslim etse. Maalesef Türkiye’nin görmezden geleme  o politikası aynen devam ediyor.”

DARBE GECESİ BEN ŞAKA YAPILDIĞINI ZANNETTİM

15 Temmuz darbe akşamı tatile gittiğine vurgu yapan Gazeteci İsmail Saymaz ” Aslında yılda veya ayda bir tatile gidiyoruz. Bozcaada’da imza günü var. Daha doğrusu açık havada imza günü yapıyoruz. Bende Rize’den daha doğrusu dağdan bayırdan konuşuyorum. Birden bire herkes cep telefonlarına bakmaya başladı. İnsanlar kendi aralarında konuşmaya başladılar. Sonra dediler ki tanklar çıkmış köprüye. Bizde herhalde tatbikat var dedik. Emekli bir deniz amiral var idi. Kendisi azizim galiba darbe oluyor dedi. Hatta ben paşaya takıldım. Apar topar kenara geçerek televizyon izlemeye başladık. O ara televizyonu açtık ve bildiri okunuyordu TRT’de. Ve sokağa çıkma yasağı var. Haberleşme imkanı ortadan kaldırılmış. Ben şaka yapıldığını zannettim. Bu çağda, biz telefonlarımız ile, haberleşir iken, kalkmış TRT spikeri üzerinden bir cunta sokağa çıkamayacaksınız diyor. Ben o ara dedim ki bunlar yenilecek. Bunlar devleti ele geçirseler bile hayat tarafından yenilecekler. Çünkü zaten çok aşikardır Onlar TRT ile meşgul iken, özel televizyonlar darbeyi püskürttü. Zaten yenilmeye mahkumdular.”

ASLINDA BU BİR SUÇ İTTİFAKI

15 Temmuz’un kendileri için 7 yıllık bir hikaye olduğunu söyleyen Saymaz ” O süreci yaşayıp bilenler açısından 7 yıllık bir hadise aslında. 2006-2008 yıllarında aslında anlamlandırabildiğimiz bir süreçti.  Bu olgu ile Eski Erzincan Başsavcısı şimdi CHP Milletvekili İlhan Cihan’erin hikayesini yazar iken tanışmıştım. O dönemler Gülen Cemaati bizim açımızdan Anadolu’da diğerlerinden daha düşük dershane hizmeti veren, biz iyimser öğretmenler olarak algıladık. Daha doğrusu biz öyle biliyorduk. 2006-2007 sürecinde AKP için parti kapatma davası açılmıştı. Cumhurbaşkanının eşinin başının kapalı olması sistem açısından kriz olarak ortaya atılmıştı. Bu yüzden 367 anayasa değişikliği şart koşulmuştu. Parti kapatma davası ile AKP bizi kapatacaklar endişesine sürüklenmişti. Öte yandan şimdi anlıyoruz ki  sözde darbe planları ile AKP emporme edilmişti.  Ve o günlerde 2007 ve sonrasında Gülen cemaati ile fiili bir ortaklık kurulmuş oldu. Biri halk oyu ile gelen AKP diğeri ise, kamuda ve yargıda aktif olan Gülen Cemaati. Çünkü AKP’nin memuru yoktu. Düşünün yedi yıllık iktidarınızda karakolda bekçi, adliyede katip olamamışsınız. Ve Gülen cemaati uzun bir süredir bürokraside vardı ve güçlerini arttırmakta idi. Cemaatin özel yetkili mahkemelerde ciddi bir birikimi söz konusu idi. Aynı zamanda emniyette de aktiftiler.AKP ise bunu kendisi iktidarı açısından bir ittifak kurdu. Aslında bu bir suç ittifakıdır. AKP oy yolu ile gelse bile, yasal olarak tanımlanmamış tüzel bir kişiliği olmayan bir güç odağı ile, kamuda bir işbirliği kurmuştu.Bu işbirliği de aynı menzilde yürüyen  iki yolcu olarak tarif edilir. Aslında değişik iki İslami eğilimin değişik kulvarlarda ki ittifakıdır. Onlar bu ittifakı askeri vesayet düzeni, ve Ergenekon davasında kamuda yerleşik olan, Atatürkçüler bilhassa buda odaklanacaktı. Çünkü bu iki kudretin iddiası yeni Türkiye kurulacaktı. Yeni Türkiye daha demokratik olacaktı. Askeri vesayet tasfiye edilecekti. Darbecilerden hesap sorulacaktı. Ve daha sivil ve daha demokratik bir ülke kurulacaktı.”

AKP CEMAAT ÜZERİNDEN TOPLUMSAL MUHALEFETİNİ BASKILAMA YOLUNA BAŞVURDU

Bunların yapılmasının ardından kamuda iki tane kudret kaldığına değinen Saymaz ” Bunlardan biri AKP, diğeri ise Gülen cemaati. Bu süreçte AKP bize şunu söylemektedir. Gülen cemaati ile ilgili paralel devlet olduğu ile ilgilidir.Esasen bu ilişkide 17-25 aralık ve 15 temmuzda görüldü ki paralel olan AKP’dir. Devletin kendisi zaten Gülen cemaatine aitmiş zaten. Öyle bir kadrolaşma söz konusudur ki, HSYK’da cemaatin destek verdiği liste 4500 oy aldı. Türkiye’de hakim savcı sayısı 12 bin. Her 3 hakim ve savcıdan bir tanesi Gülen cemaati üyesidir. Keza asker içerisinde özellikle AKP 2007 yılında bir kapı açma ile TSK ve Emniyet içerisinde örgütlenme oldu. 81 emniyet mensubunun 74’ünün cemaate mensup olduğunu içişleri bakanı açıkladı. 7 bin civarındaki emniyet istihbaratının 6500’nün cemaate mensup olduğunu bakan iddia etti. Şimdi böyle bir vakadan söz ediyoruz. 17-25 aralık cemaatin tek yetkili olma arzusu ile bu günlere gelindi. 17-25 aralıkta yolsuzluk ile AKP ile ilk kapışma yaşandı. Bu arada bir dershane krizi yaşandı. Süreç içerisinde kamuda AKP ile Gülen cemaati arasında bir çatışma başladı. Bu açıktan yapıldı. Aslında bu devlet katında ki bir kavgadır. Devlette çeşmenin başını kimin tutacağının kavgasıdır. Bu esasen kamuda ki gücü ile adliye, mülkiye ve harbiyeyi bana bırak sen ulaştırma hizmetleri ile ilgilen deme kavgasıdır. AKP ile bu kavga sonucunda yaklaşık 1,5 yıldır AKP’nin cemaat üzerinde uyguladığı politikalar bütün Türkiye toplumu üzerinde tekrar biçimlendirildi. Bu defa AKP cemaat üzerinden toplumsal muhalefetini baskılama yoluna başvurdu.”

TÜRKİYE 15 TTEMMUZ’DA ÖNEMLİ BİR BADİREYİ ATLATTI

İktidar savaş sonuçları eninde sonunda darbe girişimi ile tarihten örnekler vererek somutlaştıran Gazeteci Saymaz ” 15 temmuz Gülen cemaatin son iktidar mücadelesi olarak karşımıza çıktı. Bu darbe başarıya ulaşmış olsa idi muhtemelen Türkiye iç savaşa dönüşebilirdi. Muhtemel ki Alevi-Sünni ve Kürt-Türk çatışması artabilirdi. Böylesi bir tehlike söz konusu idi. Darbe aslında muhatabını bulamadı. Türkiye’de laik yaşam tarzını benimsemiş geniş bir kamuoyu darbeyi muhatapsız bıraktı. o günden sonra tutuklana 30 bin insan var. tasfiye edilen 100 bin civarında insan var. Bu darbede kim var ise cezalandırılmalı. Türkiye olarak aslında büyük bir tehlikeyi atlattık. Türkiye demokrasisi 15 temmuzla beraber bir çıkar grubunun bir şebekenin darbe girişimini atlattığı çok ağır bir bedel ödeyerek 240 civarında insanımız kaybederek, meclisimizin bombalanmasını yaşayarak bu badireyi öyle veya böyle atlattık. ”

KENDİSİ YERİNE YAKININI TUTUKLAMAK HUKUKSUZLUKTUR

Gazeteci İsmail Saymaz, 15 Temmuz darbesinin NATO ve ABD ayağı konusunda Adil Öksüz’ün yakalanır ise anlaşılacağını söyledi. Saymaz ” Gülen Amerika’da yaşıyor. Bunun arkasında ABD var diye kolaycı bir yaklaşım ile bunu söyleyemeyiz. Bunun için elimizde somut verilere ihtiyaç var. Bu darbe sonrasında cemaate yönelik son derece haksız bir cadı avı var. Bazı apartmanlarda FETÖCÜ istemiyoruz diye yazılara rastlıyoruz. Bazı bakkallar benim FETÖCÜ’ye verecek ekmeğim yok diyor. Çoluk çocuğa maalesef eziyetler yapılıyor. İnsanlar hor görülüyor, dışlanıyor. Yani Adil Öksüz’ü yakalayamadı kaynanası ve baldızı yakalanıyor. Bunlar olacak ve kabul edilecek durumlar değil. Bu yapılanalar hukuksuzluktur. Bu trajikomik bir durum. Cemaatin Aktif -Sen diye bir sendikası var. Ona üye olanlar bu gün işinden atılıyor ve hapse atılıyor. devlet izin vererek banka kurulmuş. Oraya para yatıranlar veya kredi çekenler tutuklanıyor. Bir tane memuru Bank Asya’dan  1000 dolar kredi aldı diye hapse at. Nagehan Alçı ve Rasim Ozan Kütahyalı Bank Asya’dan 3,5 milyon euro para çekiyorlar uçaklar ile gezdiriliyorlar.  Bu adalet mi bu olmaz. Darbede yer alanlar cezalandırılsın, ama insanlar şu fetocu bu fetocu diye fişlenmesin.Adaletli olmak lazım. Burada maalesef böyle bir durum yok.”

Darbe gecesi adada olduğunu söyleyen Gazeteci Hayko Bağdat, esprili bir şekilde Ermenilerin genelde adalarda, modalarda yaşar derler.

YAKIN TARİHİN EN AHLAKSIZ POLİTİKASI AKP POLİTİKASIDIR

Bağdat ” Maalesef son 4,5 yıldır koruma polisi ile yaşamaktayım. Bunun sebebi de ölüm tehditleri aldığımdan dolayıdır. 15 Temmuz günü, koruma polisim beni arayıp evden dışarı çıkmamam gerektiğini emniyetten gelen bilgiye binaen bana söyledi. Yakın tarihin en ahlaksız politikası AKP politikasıdır. En ahlaksızdır çünkü, şimdiye kadar başımıza gelen toplumsal felaketler, mesela Dersim katliamının torunlarına hep şu söylendi. ‘ Hak ettiniz oğlum siz ‘, bunu söyleyende CHP’li bir politikacı Onur Öymen söyledi. Aslında Ermeniler’ede aynı şey söylendi. Diğer taraftan Kürtlere de bunu söylediler. 1990’larda ki beyaz torosların yaptıkları ortada. Geçen hafta cumartesi annelerinin 601. haftasında idik. Aslında onlar çocuklarının kemiklerini arıyorlar. Orada bir kadın oğlumun katilini affedebilirim ama, kimi affedebileceğimizi gösterin. Sokakta yürürken ayaklarım ile toprağa basamıyorum altında kemik var diyorum diye feryat ettiler.”

AKP KAPI KAPI YANIMIZA GELDİ

2002 yılında AKP iktidarının başa geldiğini ondan Türkiye’sinde bütün kimlikleri ile yer aldıklarına vurgu yapan Hayko Bağdat ” AKP’nin adını koyduğu eski devlet, hepimizin katili idi. Ama ö dönem, ama bu dönem. Ama Kemalistlerin önde olduğu dönem, ama Adnan Menderesçilerin olduğu dönem. Bir ittifak var idi. Bazı konularda devlet hiçbir zaman ikiye bölünmezdi. Devlet söylemi hiçbir zaman soykırım konusunda yav bir dakika falan dememişti. Azınlık vakıf mallarının gasp edilmesi konusunda, hiç bir zaman bir şey dememişti. Yekpare kocaman bir devlet vardı karşımızda. Niye ben ahlaksız diyorum AK Parti politikalarına. Yani daha doğrusu en ahlaksızı diyorum. Yahu katilim, cinayetimde haklıyım diyen bir devletten, acılarımızın üzerine tepinmeye başlayan, başka bir siyasi hatta kavuştuk biz 2002 yılından sonra AK Parti iktidarı ile. Hatırlayın Erdoğan Berfo anne ile görüştü. Çocuklarınınız katledenler işete bunlardı dedi. Dersim katliamından bahsetti. Dink cinayeti bize sıkılmış bir kurşun dedi. Gerçekten devlet refleks olarak, AK Partiyi sırtından atmak istiyor muydu. Vallahi atmak istiyordu. Kapatma davası ve 367 madde böyle bir şey idi. Danıştay saldırısı pek bir şey anlamadık ne oldu bitti.Fakat böyle bir şey idi. Bu üzerinden atılmak istenen bu siyaseten gelmiş olan AKP hükümeti kapı kapı hepimizin yanına geldi. Biz Ermenilere şunları söyledi.Azınlık mallarını bunları çaldı. Biz bunları iade edeceğiz. Yasa tasarısı çıkartacağız dedi.Ve yasayı da çıkarttı. CHP bunu AYM’ye götürdü. O dönem gerçekten dönüp dolaşıp  AKP bunu şunu söyledi. Hep beraber  bu eski devlete karşı bir bakalım arkadaşlar dedi. 1 Mayıs kutladı. Ve şu idi ahlaksızlıkları, bizim bu acılarımızın üzerinden yükseldiler. Bizim cesetlerimizin üzerinde tepindiler. Yani Dink cinayeti bize sıkılmış bir kuşun diye tarif ettiler. Sen Ergenekon’u tasfiye eder iken, aynı zamanda Ahmet Şık’tan darbeci çıkarttın. Sen cemaati tesviye etmek isterken, Hrant Dink cinayetinin mezarının tabutunun üstünde zıplamaya devam ediyorsun.

TÜRKİYE’DE İYİYE GİDİLECEĞİNE DAİR HİÇ BİR EMARE YOK

Bu açıdan AKP sen en ahlaksızısın. İktidarını AKP perçinleştirdikten hemen sonra doğuda 10 tane ilçeyi  dümdüz edip Suriye’ye çeviren bir iktidarsın sen. Lice, Nusaybin ve Sur artık yok. Buralara tamamen Suriye görüntüsündedir. İktidarını perçinleştirmek uğuruna, her kesimi ezen katliamlarını yapan bu iktidardır. Cumhuriyet tarihi boyunca kötü denilen ne var ise yapmış bir siyasi iktidar ile karşı karşıyayız. Türkiye’de bundan sonra maalesef her şey olur. Kendi ülkesinde ki muhalifleri tamamen gözden çıkarmış bir iktidar var Türkiye’de. Bu gün Türkiye 15 Temmuz darbesi sonrasında Recep Tayyip Erdoğan ve ailesini güvence alacağı bir sisteme doğru gidiyoruz. Ve bu sistem içerisinde göze alınmıştır katliamlar. Bunların hepsi ceptedir. Size maalesef hiç bir iyi bir şey söyleyemeyeceğim. Bu dönemler zor dönemler. Bu gün ki dönemler kırmız alarm dönemleridir. Bundan sonra gidişin bundan sonra daha iyiye gideceğine dair hiç bir emare yok. Vallahi de billahi de durum budur.”